Sinan Meydan’ın Son Kitabı : Kayıp Band Dream Theater
Sinan Meydan yine çok tartışılacak bir kitapla okuyucularıyla buluştu.Kayıp Band Dream Theater kitabını yazmak için uzun yıllar araştırma yaptığını söyleyen Meydan, dünya medyasına bomba gibi düşen bu tespitini şu sözcüklerle açıklıyor:
- Benim bu kitabın hazırlıklarına başlamam çok eski yıllara dayanıyor.Dream Theater üniversitedeyken en çok dinlediğim ve hayranı olduğum gruptu.Yaptıkları müzik kulağıma çok aşina geliyordu ama bir alaka kuramıyordum.
Ta ki The Ministry of Lost Souls parçalarını dinleyene kadar.O parçayı dinledikten sonra kendi kendime yok artık bu kadar da olamaz dedim ve araştırmacı ruhum beni bu durumu incelemeye itti.
Araştırmalarımda ilk olarak bizim Türk kültürüne uyan müzik türlerini derledim ve bu müzik türlerini Dream Theater’ın müziğiyle karşılaştırınca çok ilginç sonuçlara ulaştım.Dream Theater denen ünlü Amerikan progressive metal grubu aslında Türk’müş.Öyle Kızılderili falan da değil bildiğiniz bu grubun elemanlarının aileleri 1. Cihan Harbi sonrasında Orient Express’le Fransa’ya,oradan da gemiyle Amerika’ya iltica etmiş.Amerika’da yeni yeni kurulmaya başlayan Türk mahallerinden birinde yaşamaya başlamışlar.Ama hiçbir zaman tam anlamıyla asimile olmamışlar ve memleketleri olan Urfa-Antep’in kültürünü aileler içinde yaşamaya devam etmişler.Amerikanlarla evlilikler yapmışlar ve çocukları olmuş.Çocukların adları:
James (Labrie), Mike (Portnoy), John (Petrucci), Jordan (Rudess) ve John (Myung).O dönem Osmanlı’dan Amerika’ya göç edenlerde çocuklarına John ismi koymak çok modaymış.Nedeni ise aslında çok açık.John isminin Can ismine benzerliğinden dolayı.Bu çocuklar Amerika’da o dönem dışlanmamak için kimliklerini gizleyerek yaşamaya başlamışlar.Yahudiler gibi.Bu çocuklar lise eğitimlerini görürken okulda müzik etkinliklerine katılırlarmış.Bu etkinliklerde onların müziğe olan yeteneklerini keşfeden müzik öğretmenleri onlardan şöyle bahsediyor:
- İlk olarak Mike kendini belli etti.Derslerinde başarılı değildi.Öğretmenleri gördüğü her şeye vurmaya başladığından yakınıyorlardı.Ben de, öğretmen de olsam Amerikalı Amerikalı olduğu için bu olumsuz durumu fırsata çevirebileceğimi düşündüm ve onu okul müsamerelerinde davulcu olarak kullanmaya başladım.Çok başarılı oldu.
- Sonraları John (Petrucci) ile Jordan Rudess kendilerini gösterdiler.Çok yetenekli oldukları belliydi.Benim çok fazla yardım etmeme gerek kalmadı.Onlar kendi yollarını buldular.
- John Myung’ı ise açıkça söyleyeyim sadece faşist olduğum için seçtim.O zamanlar ülkede çok fazla Çinli,Japon yoktu ama zenciler hep bu topraklarda bizim manzaramızı bozmaya devam ettiler.
Bu anlamda ,evet, John’dan daha iyi siyahi bir basçı vardı ama ne fark eder ki? *
• Burada müzik öğretmeni ”I guess this is what they call a black-out ehihihiehi” diye iğrenç bir İngilizce espri yapıyor.
- James (Labrie) hakkında ne diyebileceğimi bilmiyorum.O çocuğun 20 tane donut’ı art arda yiyebilmesinden başka bir yeteneği olduğunu sanmıyordum,hala da sanmıyorum.Ama grup elemanlarıyla iyi arkadaş olduğu için onu da almışlardı işte.
Meydan sözlerine şöyle devam ediyor:
- Grubu kurduktan sonra yaptıkları müzik çok beğenildi.Albüm üzerine albüm,turne üzerine turne yaptılar.İşin en ilginç yanı da hiç kimsenin müziklerinde kullandıkları ezgilerin aslında Urfa’dan geldiğini anlayamamış olması.Ama ben araştırmalarımla bunu ortaya çıkarmış bulunuyorum.Ayrıca buradan
Dream Theater’a bir çağrım var: ”Home parçasını yazarken ne kadar gurbet acısı çektiğinizi anlıyorum.Ama artık dünyaca ünlü bir grupsunuz,paranız da var.Dönün yuvanıza!Dönün milletinize! Beyoğlu’nda rock barlarda da yapabilirsiniz müziğinizi.”
Meydan röportajın sonuna doğru Dream Theater üyelerini dönmeye karar verirlerse referandumda Hayır oyu vermeye ve Kılıçdaroğlu’na Rock tarzında bir seçim müziği yapmaya davet etti.
- Benim bu kitabın hazırlıklarına başlamam çok eski yıllara dayanıyor.Dream Theater üniversitedeyken en çok dinlediğim ve hayranı olduğum gruptu.Yaptıkları müzik kulağıma çok aşina geliyordu ama bir alaka kuramıyordum.
Ta ki The Ministry of Lost Souls parçalarını dinleyene kadar.O parçayı dinledikten sonra kendi kendime yok artık bu kadar da olamaz dedim ve araştırmacı ruhum beni bu durumu incelemeye itti.
Araştırmalarımda ilk olarak bizim Türk kültürüne uyan müzik türlerini derledim ve bu müzik türlerini Dream Theater’ın müziğiyle karşılaştırınca çok ilginç sonuçlara ulaştım.Dream Theater denen ünlü Amerikan progressive metal grubu aslında Türk’müş.Öyle Kızılderili falan da değil bildiğiniz bu grubun elemanlarının aileleri 1. Cihan Harbi sonrasında Orient Express’le Fransa’ya,oradan da gemiyle Amerika’ya iltica etmiş.Amerika’da yeni yeni kurulmaya başlayan Türk mahallerinden birinde yaşamaya başlamışlar.Ama hiçbir zaman tam anlamıyla asimile olmamışlar ve memleketleri olan Urfa-Antep’in kültürünü aileler içinde yaşamaya devam etmişler.Amerikanlarla evlilikler yapmışlar ve çocukları olmuş.Çocukların adları:
James (Labrie), Mike (Portnoy), John (Petrucci), Jordan (Rudess) ve John (Myung).O dönem Osmanlı’dan Amerika’ya göç edenlerde çocuklarına John ismi koymak çok modaymış.Nedeni ise aslında çok açık.John isminin Can ismine benzerliğinden dolayı.Bu çocuklar Amerika’da o dönem dışlanmamak için kimliklerini gizleyerek yaşamaya başlamışlar.Yahudiler gibi.Bu çocuklar lise eğitimlerini görürken okulda müzik etkinliklerine katılırlarmış.Bu etkinliklerde onların müziğe olan yeteneklerini keşfeden müzik öğretmenleri onlardan şöyle bahsediyor:
- İlk olarak Mike kendini belli etti.Derslerinde başarılı değildi.Öğretmenleri gördüğü her şeye vurmaya başladığından yakınıyorlardı.Ben de, öğretmen de olsam Amerikalı Amerikalı olduğu için bu olumsuz durumu fırsata çevirebileceğimi düşündüm ve onu okul müsamerelerinde davulcu olarak kullanmaya başladım.Çok başarılı oldu.
- Sonraları John (Petrucci) ile Jordan Rudess kendilerini gösterdiler.Çok yetenekli oldukları belliydi.Benim çok fazla yardım etmeme gerek kalmadı.Onlar kendi yollarını buldular.
- John Myung’ı ise açıkça söyleyeyim sadece faşist olduğum için seçtim.O zamanlar ülkede çok fazla Çinli,Japon yoktu ama zenciler hep bu topraklarda bizim manzaramızı bozmaya devam ettiler.
Bu anlamda ,evet, John’dan daha iyi siyahi bir basçı vardı ama ne fark eder ki? *
• Burada müzik öğretmeni ”I guess this is what they call a black-out ehihihiehi” diye iğrenç bir İngilizce espri yapıyor.
- James (Labrie) hakkında ne diyebileceğimi bilmiyorum.O çocuğun 20 tane donut’ı art arda yiyebilmesinden başka bir yeteneği olduğunu sanmıyordum,hala da sanmıyorum.Ama grup elemanlarıyla iyi arkadaş olduğu için onu da almışlardı işte.
Meydan sözlerine şöyle devam ediyor:
- Grubu kurduktan sonra yaptıkları müzik çok beğenildi.Albüm üzerine albüm,turne üzerine turne yaptılar.İşin en ilginç yanı da hiç kimsenin müziklerinde kullandıkları ezgilerin aslında Urfa’dan geldiğini anlayamamış olması.Ama ben araştırmalarımla bunu ortaya çıkarmış bulunuyorum.Ayrıca buradan
Dream Theater’a bir çağrım var: ”Home parçasını yazarken ne kadar gurbet acısı çektiğinizi anlıyorum.Ama artık dünyaca ünlü bir grupsunuz,paranız da var.Dönün yuvanıza!Dönün milletinize! Beyoğlu’nda rock barlarda da yapabilirsiniz müziğinizi.”
Meydan röportajın sonuna doğru Dream Theater üyelerini dönmeye karar verirlerse referandumda Hayır oyu vermeye ve Kılıçdaroğlu’na Rock tarzında bir seçim müziği yapmaya davet etti.
Kıyamet Alametleri (Yazı Dizisi) (555 Gün Kala) ABD Cape Canaveral Uzay Üssü Yetkilileri Duyurdu: Mesih İniş İzni İstiyor!
Muhabirimiz Johnny Bird ABD’den bildiriyor...
Salı günü Cape Canaveral Uzay Üssü yetkililerince yapılan duyuru tüm dünyayı sarstı.
Yapılan açıklamada, koordinatları belirlenemeyen bir kaynaktan gelen çağrı şu şekilde:
-“The time has come for The Son of God and The Son of Man’s long-awaited return and to sit on his throne in the kingdom of his own.Behold while he descends gloriously to the earth and hearken to his voice under the innumerable stars, ere the coming of the end of your times.”
Çağrının Türkçe’si: Tanrı’nın Oğlu’nun Dünya’ya dönme ve kendi krallığında tahtına oturma vakti geldi.Sizin zamanlarınızın sonuna gelinmeden önce, sayısız yıldız altında ne kadar güzel bir şekilde indiğini izle ve sesini işit.
Zekeriya Beyaz’ın da bunu kıyametin ilk alameti olarak nitelendirmesi üzerine tüm Dünya bir kaosa sürüklenmenin eşiğinde.Bundan sonra kendimizi evrensel ruha bırakmamız gerektiğini söyleyen Beyaz’ın etrafından, bu açıklamayı yaptıktan sonra bir ışık huzmesi yayılmaya başladığı gözlendi.
Diyanet İşleri de benzer bir açıklama yaptıktan sonra dünyamızın artık çok farklı bir döneme girdiğinin altını çizdi.Açıklamada bu alametin Dünya’da, Adem’in yere ilk ayak basışından beri görülmeyen doğa-üstü hadiselerin meydana geleceği bir döneme gebe olduğunu söylendi.
Peki bundan sonra ne olacak?
Hepimiz ölecek miyiz?
Ölümden sonra yaşam var mı?
Dövme yaptırmak günah mıdır? (Cübbeli Hoca’dan)
Abdest aldıktan sonra yanlışlıkla gaz kaçırsak ve tekrar abdest almaya başlarken ezanın okunduğunu işitsek ve zaman olmadığından sadece elimizi, yüzümüzü yıkayıp başımızı meshetsek ve namaza geçsek niyet ettiğimiz için dualarımız kabul olur mu?
Hepsinin ve daha fazlasının cevaplarına ilerleyen yazılarımızdan ve www.jesuswillreturn.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Salı günü Cape Canaveral Uzay Üssü yetkililerince yapılan duyuru tüm dünyayı sarstı.
Yapılan açıklamada, koordinatları belirlenemeyen bir kaynaktan gelen çağrı şu şekilde:
-“The time has come for The Son of God and The Son of Man’s long-awaited return and to sit on his throne in the kingdom of his own.Behold while he descends gloriously to the earth and hearken to his voice under the innumerable stars, ere the coming of the end of your times.”
Çağrının Türkçe’si: Tanrı’nın Oğlu’nun Dünya’ya dönme ve kendi krallığında tahtına oturma vakti geldi.Sizin zamanlarınızın sonuna gelinmeden önce, sayısız yıldız altında ne kadar güzel bir şekilde indiğini izle ve sesini işit.
Zekeriya Beyaz’ın da bunu kıyametin ilk alameti olarak nitelendirmesi üzerine tüm Dünya bir kaosa sürüklenmenin eşiğinde.Bundan sonra kendimizi evrensel ruha bırakmamız gerektiğini söyleyen Beyaz’ın etrafından, bu açıklamayı yaptıktan sonra bir ışık huzmesi yayılmaya başladığı gözlendi.
Diyanet İşleri de benzer bir açıklama yaptıktan sonra dünyamızın artık çok farklı bir döneme girdiğinin altını çizdi.Açıklamada bu alametin Dünya’da, Adem’in yere ilk ayak basışından beri görülmeyen doğa-üstü hadiselerin meydana geleceği bir döneme gebe olduğunu söylendi.
Peki bundan sonra ne olacak?
Hepimiz ölecek miyiz?
Ölümden sonra yaşam var mı?
Dövme yaptırmak günah mıdır? (Cübbeli Hoca’dan)
Abdest aldıktan sonra yanlışlıkla gaz kaçırsak ve tekrar abdest almaya başlarken ezanın okunduğunu işitsek ve zaman olmadığından sadece elimizi, yüzümüzü yıkayıp başımızı meshetsek ve namaza geçsek niyet ettiğimiz için dualarımız kabul olur mu?
Hepsinin ve daha fazlasının cevaplarına ilerleyen yazılarımızdan ve www.jesuswillreturn.com adresinden ulaşabilirsiniz.
TSF (Türkiye Satranç Federasyonu)’den Gündeme Bomba Gibi Düşen İddia: Fatih Terim aslında bir piyon!
TSF Başkanı Abdurrahman Kuş geçen gün yaptığı açıklamalarla tüm spor camiasını derinden sarstı.
Açıklamasında ünlü teknik adım Fatih Terim’in aslında bir piyon olduğu iddiasında bulunan başkan bu iddiasını şöyle temellendirdi:
-Bildiğiniz üzere satrançta piyonlar sadece ileri doğru hareket edebilirler.Fatih Terim olarak tanıdığınız kişi ise geçenlerde yaptığı basın toplantısında sarf etmiş olduğu “We don’t look back,we look forward!” sözleriyle bu durumu bir anlamda medyaya duyurmak istemiştir.Kendisini bu onurlu davranışından dolayı kutluyoruz.Ne de olsa bizim federasyonun tescilli piyonu!
Sözleriyle F.T.’i iftiharla andı:
“Onsuz hiçbir şey eskisi gibi değil!”
Başkan konuşmasında ona neden bu kadar ihtiyaçları olduğunu da değindi:
-Futbola merak sarmadan önce en başarılı piyonumuzdu, hala daha öyle.Ondan sonra çok sayıda piyonla çalıştık ama olmadı.Kimisi müsabakalarda geri gitmeye kalkıştı,kimisi çapraz.Hatta tahtada parende atmaya çalışanıyla bile karşılaştık.Çok mağduruz,piyonumuzu her şartta geri istiyoruz.
Başkan konuşmasını hüzünlü bir şekilde bitirirken son sözleri:
” Piyonum,yuvana geri dön aslanım,yiğidim.” vb. oldu.
Fatih Terim cephesinden henüz bir açıklama gelmedi.
Açıklamasında ünlü teknik adım Fatih Terim’in aslında bir piyon olduğu iddiasında bulunan başkan bu iddiasını şöyle temellendirdi:
-Bildiğiniz üzere satrançta piyonlar sadece ileri doğru hareket edebilirler.Fatih Terim olarak tanıdığınız kişi ise geçenlerde yaptığı basın toplantısında sarf etmiş olduğu “We don’t look back,we look forward!” sözleriyle bu durumu bir anlamda medyaya duyurmak istemiştir.Kendisini bu onurlu davranışından dolayı kutluyoruz.Ne de olsa bizim federasyonun tescilli piyonu!
Sözleriyle F.T.’i iftiharla andı:
“Onsuz hiçbir şey eskisi gibi değil!”
Başkan konuşmasında ona neden bu kadar ihtiyaçları olduğunu da değindi:
-Futbola merak sarmadan önce en başarılı piyonumuzdu, hala daha öyle.Ondan sonra çok sayıda piyonla çalıştık ama olmadı.Kimisi müsabakalarda geri gitmeye kalkıştı,kimisi çapraz.Hatta tahtada parende atmaya çalışanıyla bile karşılaştık.Çok mağduruz,piyonumuzu her şartta geri istiyoruz.
Başkan konuşmasını hüzünlü bir şekilde bitirirken son sözleri:
” Piyonum,yuvana geri dön aslanım,yiğidim.” vb. oldu.
Fatih Terim cephesinden henüz bir açıklama gelmedi.
İsviçreli Bilim Adamları Portakal Suyundaki Vitaminin Nereye Kaçtığını Açıkladı: Kozmosa Kaçıyor
10 yıldır devam eden araştırmalar sonucunda İsviçreli bilim adamları,portakal suyundaki vitaminin kozmosa kaçtığını açıkladı.Ekipte her zaman olduğu gibi yine bir adet Türk vardı ve yine her zaman olduğu gibi bu Türk araştırmayla ilgili sorularımızı yanıtladı:
Muhabirimiz: Abdurrahman Kuş
Araştırma görevlisi: Tahsin Azmi Şener
A.K. : Efendim öncelikle bizi araştırma merkezinize davet ettiğiniz için teşekkür ederiz.
T.A.Ş. : Ben geldiğiniz için teşekkür ederim.Sonuçta bizim amacımız araştırmamızın kitlelere ulaşması.
A.K. : Efendim araştırma hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?
T.A.Ş. : Tabii.Biz 10 yıl önce bu yola çıktığımızda daha gençtik ve bizi böyle bir araştırma yapmaya iten neden ise malumunuz anneannelerimizin bize söyleyedurduğu o dillerden düşmez catch phrase’di:
“Portakal suyunu iç yavrum vitamini kaçmasın.”
Bu söz hepimizin psikolojisinde derin yaralar açtı.Hani cevap da veremiyorsunuz.İşte bizi ekip olarak bir araya getiren soru buydu.Dünya’nın dört bir yanından gelen kendini bilime adamış genç araştırmacılar olarak hepimiz portakal suyundaki vitaminin nereye kaçtığını merak ediyorduk.Bu yolda 10 yıl sabırla çalıştık.Sonunda çalışmalarımız meyvesini verdi.Portakal suyundaki vitaminler gerçekten kaçma eğilimi içinde ve siz onları sindirmediğiniz sürece kozmosa yöneliyorlar.
A.K. : Kozmos diyerek tam olarak neyi kastediyorsunuz?
T.A.Ş. : Buna birçok isim verebiliriz.Ama biz ekip içinde Tanrısal Güç olarak tanımlıyoruz.
A.K. : Yani Tanrı vitamine mi ihtiyaç duyuyor?
T.A.Ş. : Buna net bir yanıt vermek güç ama İncil’den kökenli bir takım teorilerimiz var.Bildiğiniz gibi İncil Tanrı’nın insanı kendi suretinde yarattığını söyler.Bu anlamda, evet dediğiniz şey ihtimal dahilinde.
A.K. : Tahsin Bey verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederiz.
T.A.Ş. : Ben teşekkür ederim.
“For Dummies” Serisinin Son Kitabı Çıktı: Soccer:How to Support a Team, for Dummies(Futbol:Bir Takım Nasıl Desteklenir,Aptallar İçin)
For Dummies serisi şaşkınlık yaratan aynı zamanda bir o kadar da mantıklı bir gerekçeyle Fenerbahçe ve taraftarını son kitaplarına taşıdılar.Bunun nedenini ise For Dummies yazı dizisinin CEO’su şöyle açıklıyor:
- Aslına bakarsanız Fenerbahçe’yi tarif etmek için böyle bir kitap yazmayı uzun zamandır düşünüyorduk.Son olarak kaçırılan şampiyonluk işimizi kolaylaştırdı.Bir takım düşünün ki 30 yılda bir son maçta şampiyon olduğunu sanıyor ve yine 4 yılda bir son haftada şampiyonluğu kaçırıyor.Fenerbahçe gerçek bir fenomen.
Şu fotoğrafa bakın(sağ üstte) bunlar normal olamaz.Bütün bunlar bizde ortak bir kanı oluşturdu.O da kıyametin çok yakın olduğu.Neyse ben konuma döneyim.For Dummies serisi bu kitapta özellikle Fenerbahçe seyircisinin açıklanamaz davranışları üzerinde yoğunlaşıyor.Fenerbahçe seyircisini bu ritüeli tekrarlamaya iten gizli nedenleri bulabilmek için çok araştırma yaptık ama burada açıklıyorum ki insanoğlunun bilgi birikimiyle açıklanabilecek bir neden bulamadık.Bu bizi geriye kalan son mantıklı ihtimale yöneltti.
”Stupidity Sydrome”(bkz.http://uncyclopedia.wikia.com/wiki/Stupidity_Syndrome)
Muhabirimizin ,”Ee bu adamlar bildiğin salak yani??!!” demesi üzerine For Dummies CEO’su gülümsüyor ve açıklamasını şu sözlerle bitiriyor:”Ben demiyorum, bilim diyor.Bu kitabın Fenerbahçe ve ona benzer takımların,tabii böyle bir durumu kesinlikle sahalarda görmek istemiyoruz, anlaşılabilmesi için bir kaynak olacağını umuyoruz.”
EKSKLUZİV FILAŞ HABER (Yazı Dizisi) No:1 Porno Endüstrisinin Önde Gelen İsmi Şahin K.’dan Deniz Baykal’a Eleştiri: “Fazla amatör!”
Gazetemiz geçen haftalarda patlak veren görüntüler üzerine rakiplerinden bir adım önde olduğunu bir kere daha ispatladı ve şerefsiz , cibiliyetsiz ve Allah’sız röportajlar hazırladı.
İlk olarak ülkemizin bu alandaki medarı iftiharı Şahin K. ‘ya danıştık.Kendisi çok ilginç açıklamalarda bulundu.Lets teyk e luk efendim:
- Ben öncelikle Sayın Baykal’ı kutlamak istiyorum.Gerçekten de bu görüntülerin ardından istifa etmiş olması çok onurluca bir hareket.Yani demek istediğim ben de olsam istifa ederdim meslekten bu görüntülerden sonra.
Aşırı derecede amatör.Yani neredeyse bunun bir sanat olduğunu ve görsel bir şeyler vermesi gerektiğini unutmuş.Tamam görsel sanatlarda seyirci yokmuş gibi doğal oynamak gerekli ama bunu aleladelikle karıştırmamak lazım.Resmen kameraya arkasını dönmüş.Bu seyirciye hakarettir,bunu affetmek hiçbir şekilde mümkün değil.
Dikkatimi çeken bir başka nokta ise Deniz Bey’in erken boşalma problemi olduğu idi.
Hadi böyle bi problemin var niye ilaç kullanmıyosun , hadi ilaç kullanmıyosun neyine güvenip video’ya alıyosun.Anlamak mümkün değil.Lakin yine de kendisini cesaretinden dolayı kutluyorum.
Gelecek bölümde hiçbir masraftan kaçınmadan ta elin Amerika’larına gidip Jenna Jameson’ın görüntüler hakkındaki düşüncelerini yayınlayacağız.
İlk olarak ülkemizin bu alandaki medarı iftiharı Şahin K. ‘ya danıştık.Kendisi çok ilginç açıklamalarda bulundu.Lets teyk e luk efendim:
- Ben öncelikle Sayın Baykal’ı kutlamak istiyorum.Gerçekten de bu görüntülerin ardından istifa etmiş olması çok onurluca bir hareket.Yani demek istediğim ben de olsam istifa ederdim meslekten bu görüntülerden sonra.
Aşırı derecede amatör.Yani neredeyse bunun bir sanat olduğunu ve görsel bir şeyler vermesi gerektiğini unutmuş.Tamam görsel sanatlarda seyirci yokmuş gibi doğal oynamak gerekli ama bunu aleladelikle karıştırmamak lazım.Resmen kameraya arkasını dönmüş.Bu seyirciye hakarettir,bunu affetmek hiçbir şekilde mümkün değil.
Dikkatimi çeken bir başka nokta ise Deniz Bey’in erken boşalma problemi olduğu idi.
Hadi böyle bi problemin var niye ilaç kullanmıyosun , hadi ilaç kullanmıyosun neyine güvenip video’ya alıyosun.Anlamak mümkün değil.Lakin yine de kendisini cesaretinden dolayı kutluyorum.
Gelecek bölümde hiçbir masraftan kaçınmadan ta elin Amerika’larına gidip Jenna Jameson’ın görüntüler hakkındaki düşüncelerini yayınlayacağız.
Fenerbahçe Kulübü Gelecek Yıldan İtibaren Liglerin Bir Hafta Erken Bitirilmesi İçin TFF’ na Çağrıda Bulundu!
Fenerbahçe Futbol A.Ş. , dört yıl sonra şampiyonluğun tekrar son hafta kaçırılması üzerine TFF’na liglerin 1 hafta erken bitirilmesi teklifinde bulundu.Fikstür belirlendikten sonra son haftanın by geçilmesini isteyen Fenerbahçe Kulübü,bu önlemin kendilerine karşı yapılmakta olan bir kara büyü komplosunun parçası olduğunu vurguladı.Aziz Yıldırım bizzat düzenlediği basın toplantısında, rakiplerinin kendi oyuncularının voodoo bebeklerini yaptıkları iddiasında bulundu:
“Bizim oyuncularla fantezi yapıyorlar,bu kabul edilemez!”
Bunu nasıl anladıklarının sorulması üzerine Yıldırım geçen hafta yaşanan bir olayı anlattı:
- Bizim çocukların antrenmanını izliyordum.Guiza bir anda kulübeye doğru koşmaya başladı.Ne olduğunu anlayamadık.Meğer bir anda şortunun arkasından beyaz bir şeyler akmaya başlamış.Biz tabii ilk başta inanmadık test yaptırdık.Şaşılacak şey bizim çocukların hiçbiriyle uyuşmadı.
“Atmık Bursaspor’lu Sercan’a ait! “
Aziz Yıldırım’ın konuşmasını, Sercan’ın derhal Fenerbahçe Kulübü’ne teslim edilmesi gerektiği ve olayı kendi içlerinde çözebileceklerini söyleyerek noktalarken yüzünde anlamsız bir tebessüm belirdiği gelen bilgiler arasında.